9 Aralık 2011 Cuma

Sezgin Tarnıkulu “Mevcut Anayasa Mahkemesi’nin durumu maalesef içler acısıdır."


CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu TBMM’DE Anayasa Mahkemesi’ne İlişkin Bütçe Konusunda Görüşlerini Açıkladı.

“Mevcut Anayasa Mahkemesi’nin durumu maalesef içler acısıdır. Geçtiğimiz yıl gerçekleştirilen referandum ile çoğulcu, özgürlükçü ve demokratik hale getirileceği iddia edilen Anayasa Mahkemesi, 12 Eylül 1980 zihniyetini aynen ve hatta daha da koyulaştırarak devam ettirmektedir”


Tanrıkulu’nun konuşması şöyle;

“Anayasa Mahkemeleri demokrasi anlayışının 2. Dünya Savaşı sonrasında ulaştığı yeni aşamanın kurumsallaşmış temsilcileridir. 2. Dünya Savaşı sonrasında insanlık demokrasinin sadece seçimden ibaret olmadığını anladı. Bir ülkenin seçilmişler tarafından yönetiliyor olmasının o ülkenin demokratik ve özgürlükçü olarak addedilmesi için yeterli olmadığı görüldü.

İşte bu siyasi ve felsefi anlayış içinde şekillenen Anayasa Mahkemeleri hukukun üstünlüğünü sağlamanın ana araçları olarak öne çıktılar. Çoğunluğun muhtemel baskıcı temayüllerine karşı her bir vatandaşın hak ve özgürlüklerini koruması beklenen kurumlar olarak şekillendiler.

İşte bu yüzden Anayasa Mahkemeleri’nin başarı ölçütü hukukun üstünlüğünü ve birey hak ve özgürlüklerini ne ölçüde koruyabildikleridir. Hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını koruyan Anayasa Mahkemeleri’nin meşruiyeti artar; bu işlevden uzaklaştıkça da mahkemelerin meşruiyeti ve inanırlığı azalacaktır.

Bu çerçeveden bakıldığında mevcut Anayasa Mahkemesi’nin durumu maalesef içler acısıdır. Geçtiğimiz yıl gerçekleştirilen referandum ile çoğulcu, özgürlükçü ve demokratik hale getirileceği iddia edilen Anayasa Mahkemesi, 12 Eylül 1980 zihniyetini aynen ve hatta daha da koyulaştırarak devam ettirmektedir.

Nedir 12 Eylül zihniyeti? 12 Eylül zihniyeti insan haklarını gereksiz bir teferruat olarak gören zihniyettir. 12 Eylül, insan haklarını uluslararası standartlara uygun olarak değil de “burası Türkiye burada olmaz öyle diye” kısıtlı olarak yorumlayan zihniyettir. Bakınız Anayasa Mahkemesi’nin son zamanlarda kadınların evlilik öncesi soyadlarını korumalarına ilişkin verdiği karara.

Anayasa Mahkemesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihadının tam tersi yönde karar vermiştir. Avrupa Mahkemesi, kadınların evlilik öncesi soyadlarını koruyabilmeleri bir insan hakkıdır, özel hayata saygının gereğidir derken bizim mahkememiz tam tersini söylemiştir. İleri demokrasinin ileri mahkemesinin insan hakları anlayışı budur.

Nedir 12 Eylül zihniyeti? 12 Eylül tektipleştirici politika demektir. 12 Eylül, etnik, dini, kültürel farklılıkları göz ardı etmek, tüm vatandaşları tek bir elbiseye sokmaya çalışmak demektir. Bakınız Anayasa Mahkemesi’nin son zamanlarda aldığı Süryani vatandaşlarımızın soyadları ile ilgili karara. Mahkeme ayrımcı ve dışlayıcı, yok sayıcı bir yorumla, çoğulculuğun önüne set çekmiştir. Süryani vatandaşa açıkça “senin adına da ben karar veririm” denmiştir. İşte ileri demokrasinin Anayasa Mahkemesi’nin çoğulculuk anlayışı budur.

Nedir 12 Eylül zihniyeti? 12 Eylül, güvencesiz çalışmadır. 12 Eylül, işçi sınıfı karşıtlığıdır. Sermaye karşısında emeği hakir görme, baskılama ve ezmedir 12 Eylül. Bakınız Anayasa Mahkemesi’nin sözleşmeli öğretmenler ve 4/C’li diye bilinen kamu çalışanları ile ilgili kararlarına. Kamu personel rejiminin tüm ilkelerine aykırı olarak, iş güvenliği kaygılarını tamamen göz ardı ederek, 4/C’lileri ve sözleşmeli öğretmenleri kaderleri ile baş başa bırakan bu Anayasa Mahkemesi’dir. İşçiye, memura karşı güçlüden yana taraf alan, güçlünün sesi haline gelen de bu Anayasa Mahkemesi’dir. İşte ileri demokrasinin Anayasa Mahkemesi’nin sosyal devlet anlayışı da budur.

Nedir 12 Eylül zihniyeti? 12 Eylül, kurumsal özerklik ve çoğulculuğun karşıtıdır. 12 Eylül, tüm kurumları zapturapta almanın, hepsini otoriter bir anlayışa hapsetmenin adıdır. Bakınız Anayasa Mahkemesi’nin TRT ve TÜBİTAK ile ilgili kararlarına. Anayasa Mahkemesi çok açık bir şekilde bu kurumların özerkliklerinin yok edilmesine göz yummuştur.

TRT’nin halkın değil hükümetin sesi olmasına, TÜBİTAK’ın bilimin değil iktidar politikalarının aracı olmasına Anayasa Mahkemesi onay damgası vurmuştur. İşte ileri demokrasinin Anayasa Mahkemesi’nin özerklik anlayışı da budur.

Nedir 12 Eylül zihniyeti? 12 Eylül, parlamentarizme güvenmeme, yasamaya karşı yürütmeyi güçlendirmek demektir. 12 Eylül, şu içinde bulunduğumuz meclisi yok gören zihniyettir. Bakınız Anayasa Mahkemesi’nin daha yeni çıkardığı Kanun Hükmünde Kararnameler ile ilgili kararına. Anayasa Mahkemesi, devletin tüm temel kurumlarının KHK’lar ile şekillendirilmesine izin vermiştir. Anayasa Mahkemesi 34 adet KHK ile Meclis’in yasama işlevinin kuşa çevrilmesine cevaz vermiştir. Bu mahkeme, anayasaya aykırı olarak, temel hak ve özgürlüklere ilişkin alanların dahi KHK ile düzenlenmesine yol açmıştır. İşte ileri demokrasinin Anayasa Mahkemesi’nin demokrasi ve parlamentarizm anlayışı da budur.

Nedir 12 Eylül zihniyeti? 12 Eylül zihniyeti hukuk, kanun, kural tanımamazlıktır. Bakınız demin bahsettiğim aynı KHK kararına. Anayasa ne diyor? Açıkça, Mahkeme kararlarını salt çoğunlukla alır diyor. Altını çiziyorum, salt çoğunluğu anayasa şart koşuyor. Ama mahkeme kararını ne ile alıyor? 7’ye 7 oyla. Başkan’ın oyunu daha üstün ayarak. Neye dayanarak? Anayasaya aykırı olarak çıkarılan kuruluş yasasına dayanarak. Sorarım size anayasanın üstünlüğünü Anayasa Mahkemesi korumayacaksa kim koruyacaktır? Anayasa Mahkemesi de anayasaya uymayacaksa kim uyacaktır? İşte ileri demokrasinin Anayasa Mahkemesi’nin hukuk devleti anlayışı budur.

Daha bir sene içinde bu büyük başarılara imza atmış olan Anayasa Mahkemesi’ni ne kadar kutlasak azdır. 12 Eylül 2010 sonrasında oluşturulan Anayasa Mahkemesi, daha bir yıl geçmeden verdiği kararlar ile artık tamamen hükümetin emrine girdiğini, hükümet politikalarını onaylayan bir noter dairesi haline geldiğini açıkça göstermiştir.

Uzun lafın kısası, Anayasa Mahkemesi 12 Eylül zihniyetini daha da koyulaştırarak, güçlendirerek devam ettirmektedir. Mahkeme her geçen gün hukukun üstünlüğünün ve insan haklarının korunması işlevinden uzaklaşmaktadır. Bu işlevlerinden uzaklaşan bir Anayasa Mahkemesi’nin hiçbir meşruiyeti kalmayacaktır. Yeni anayasa tartışmaları kapsamında Anayasa Mahkemesi’nin bu içler acısı halinin ele alınması bir zorunluluktur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder